İlişkilerde Duyulmak ve Görülmek İçin Kendine Yer Açabilmek

Sessiz Kalmakla Kendin Olabilmek Arasında Bir Yerlerde...

Geçen hafta geniş ailenize hangi konu(lar)da sınır koymaya ihtiyaç duyduğunuzu konuşmuştuk. Bu ilişkilerin size nasıl hissettirdiği, bedeninizde yaşananlar ve belki söylemek isteyip de söyleyemediklerinizin size olan etkisi üzerine düşünme fırsatınız da olmuş olabilir.

Merak ediyorum, bu sorularla biraz vakit geçirme fırsatı bulabildiniz mi?

· Bu ilişki bana ne hissettiriyor?

· Bedenim onların yanındayken bana ne söylüyor?

· Ne söylemek istiyorum ama söyleyemiyorum?

· Bu hissettiklerime ben nasıl bir katkı sağlıyor olabilirim?

Son soruyu özellikle eklemek istedim. Çünkü çoğu zaman bize olanların sebeplerini dışarıda veya başkalarında arayabiliyoruz.

“O öyle söylemeseydi, ben de böyle hissetmezdim.”

“O kadar karışmasaydı, ben de bu kadar gerilmezdim.”

Evet, tabii ki hissettiklerimizde karşı tarafın bir etkisi var. Ama tamamını ona bağlamak, kendi payımıza düşeni görmekten alıkoyabiliyor bizleri.

Kurduğunuz tüm ilişkilerde “Bu şekilde hissetmeme ben nasıl bir katkı sağlıyorum?” diye merak etmek, olanı değiştirme yoluna kuvvetli bir ışık tutabiliyor.

Diyelim ki “Bu ilişkide benim fikrim sorulmuyor, sanki yokmuşum gibi davranılıyor.” diyorsak; belki bunun beni rahatsız ettiğini paylaşmadığım için bu düzenin devamına farkında olmadan katkı sağlıyor olabilirim.

Ya da “Çocuğumla ilgili hemen her konuda eleştiriliyorum.” diyorsam, o eleştiri anında sessiz kalmayı seçerek bu dinamiğin devamına katkı sağlıyor da olabilirim.

Kendi payınızı fark etmeye başladığınız anda elinizde küçük ama güçlü bir ihtimal doğabiliyor: değiştirme ihtimali. O zaman söz konusu ilişkiye aktif olarak katılıyorsunuz ve bu ilişkinin bir parçası olarak sizi rahatsız eden şeyleri duyurmaya başlıyorsunuz. Ve karşınızdaki kişi sizi duymasına rağmen aynı davranışını sürdürüyorsa, bu artık sizin değil, onun meselesi haline gelmeye başlıyor.

Birkaç tanıdık örnek düşünelim istiyorum birlikte…

Eşinizin ailesi sizi ziyarete gelmek istiyor diyelim. Bu isteklerini sizin olduğunuz bir ortamda değil de sadece eşinize söylediklerini düşünelim. Ve bunun size “görülmemiş”, “yok sayılmış” hissettirdiğini hayal edelim. Bu durumda sessiz kalmak, o görülmeme halinin devam etmesine katkı sağlıyor olabilir mi?

“Bu tür konuların benim de olduğum bir ortamda konuşulmasını tercih ederim.” demeyi seçmek, ilişkiyi sizin tercihlerinizin de duyulduğu bir yöne doğru yaklaştırabilir.

Eşinizin de kendi ailesine “Bu gibi kararları artık tek başıma almam mümkün değil. Bu konuda saygı göstermenizi bekliyorum.” benzeri bir açıklama yapması, artık yetişkin çocuklarının hayatının değiştiğini ve onların da bu değişime ayak uydurma zamanının geldiğine işaret edebilir.

Aile içinde bu gibi ifadelerin kullanılması tanıdık olmayabilir. Ve tanıdık olmaması, yanlış veya uygunsuz olduğu anlamına gelmiyor.

Bir başka örnek, eşinizin ailesinden birinin çocuğunuza yaklaşımınızla ilgili sizi eleştirmesi olabilir: “Siz her şeye izin veriyorsunuz, biz asla böyle yapmazdık.”

Sessiz kalmak yerine “Biz kendi ailemizde farklı bir yol izliyoruz. Bizim ailemize iyi gelen yolun bu olduğuna inanıyoruz.” demeyi seçtiğinizi hayal edebilir misiniz?

Buradaki “biz” dili fark yaratıyor çünkü annebaba olarak aynı noktada olduğunuzu gösteriyor. Farklılıkların kötü bir şey olmadığını ve aile içinde farklı olsanız da bir arada olabileceğinizin altını çizebiliyor.

Geniş ailedeki kişiler çoğu zaman “Acaba biz yanlış mı yaptık?” düşüncesiyle yüzleşmemek adına kendi yaptıklarının en doğru olduğuna ikna etmeye çalışabilirler sizi. Bu, sizinle değil; onların kendileriyle veya tercihleriyle ilgili güvensiz hissetmeleriyle ilgili olabilir.

Neyi duymak isteyip istemediğinize dair sınırlarınızı netleştirdikçe, bir başkasının duygusal yüklerinin veya çözülmemiş meselelerinin hedefi olmaktan uzaklaşabilirsiniz.

Ve asıl önemli olanın kimin haklı, kimin haksız olduğu mücadelesine girmek değil; aileniz için neyin huzurlu olduğuna ve güvende hissettirdiğine karar vermek olabilir.

HATIRLA: Eğer daha önce hiç denemediysen, sınır koymanın kolay olmayabileceğini hatırla. Rahatsızlık, suçluluk veya başka hisler açığa çıkarabilir. Bu hislerin sürecin bir parçası olduğunu ve seni daha gerçek, daha güvenli bağların olduğu ilişkilere yaklaştırabileceğini hatırla.

FARK ET: Rahatsız olduğun ilişkilerde kendi katkı payını merak etmek sana nasıl hissettiriyor? Fark et. Savunmaya geçmeden, yargılamadan, sadece gözlemle.

DENE: Geniş aileyle ilişkilerinde seni rahatsız eden anları fark etmeyi dene.
“Böyle hissetmemeliyim.” demek yerine, “Burada bana güvende hissettirmeyen bir şey var ve bu bana önemli bir şey anlatıyor olabilir.” diye bakabilmeyi dene.

Daha sonra sana iyi gelen sınırları keşfetmeyi dene. Örneğin, çocuğunla ilgili yorumlar seni incitiyorsa, eşinle/partnerinle birlikte hareket ederek bu yorumları sınırlayabilme gücün olduğunu hatırla. Bunu yaparken “biz” dilini kullanmayı ve eşinle aynı noktadan baktığınıza vurgu yapabilmeyi dene.

Ve son olarak, ilişkilerin değişmesinin zaman aldığını hatırla. Yıllardır üzerinde pek de konuşulmadan sürdürülen alışkanlıkların dönüşmesi zaman alıyor. Dönüşüm sabır ve cesaret istiyor. Bu süreçte yaslanabileceğin en sağlam yer, sınırlarına sahip çıkmak olabilir.

Sahip çıkmanın bağırmak, kırmak, uzaklaşmak demek olmadığını, kendinin farkında olmak ve kendin olarak kalabilmek anlamına geldiğini hatırlamayı dene.

Haftaya görüşmek üzere.


Sevgiyle,

Yeşim

Reply

or to participate.